
Bu bölümde, çoğumuzun adını bildiği ama belki de üzerinde klişeler dışında pek düşünmediği bir karakterden bahsediyorum: Robinson Crusoe.
Bir adada yalnız kalan bir adamın hikâyesiyle, metropolde yaşayan yüz binlerce insanın görünmez yalnızlığı arasında nasıl bir bağ olabilir? Robinson ile modern kentli yalnızlığı arasında bir bağlantı var mı? Yalnız olmakla yalnız hissetmek aynı şey mi? Robinson’un ıssız adadaki sessizliğiyle bizim kentte yaşadığımız gürültülü izolasyonun farkı ne?
Bu bölümde yalnızlığın dönüştürücü ve yıkıcı yüzlerini karşılaştırarak, biraz da kentli bireyin kendi sesini duyma korkusunu konuşuyorum. Günlük tutmanın zamanla zihinsel bir pusulaya dönüşmesi, nesnelerle kurduğumuz bağların değer üretimiyle ilişkisi, ilişkilerin sayısı arttıkça içeriğinin nasıl yüzeyselleştiği üzerine atıp tutuyorum.
Bahsi Geçenler:
📚 Daniel Defoe – Robinson Crusoe
🎨 Edvard Hopper – Nighthawks
📖 Georg Simmel – Metropol ve Zihinsel Yaşam
🇯🇵 Hikikomori kavramı
📚 Italo Calvino – Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
#türkçepodcast
📌 Ben Feyza. Bana yazabilirsiniz: