
Bu bölümde, çoğumuzun ismini ilk kez duyduğu ama hissini yıllardır tanıdığı bir kavramdan bahsediyorum: liminal mekânlar. Ne tam olarak başladığımız yerdeyiz, ne de vardığımız yerde. Bir duraktan diğerine geçerken yaşadığımız o belirsiz, silik ve geçici hisler… Geçmişle gelecek arasına sıkışmış bir zaman dilimi gibi; havaalanları, metro istasyonları, otel koridorları, boş sınıflar, alışveriş merkezleri… Hepsi hafızamızın bir köşesinde yer etmiş, tanıdık ama tuhaf hisler uyandıran bu “geçiş” alanları.
Liminal mekânlar sadece fiziksel olmayabilir; bazen bir karar veremeyişin, bir yerleşemeyişin, bir aidiyet eksikliğinin mekânıdırlar. Hayatın olağan akışı içinde, fark etmeden defalarca geçtiğimiz bu boşlukları konuşmak istedim. Belki de çoğumuzun ruh hâliyle iç içe geçmiş bu "arada kalmışlık" hissi, aslında sessiz ortaklığımızdır.
Bu bölümde liminal mekânlar nedir, neden bu kadar tanıdık gelir, neden bazı mekânlar bizde tuhaf bir nostalji duygusu yaratır, tüm bunları kendi deneyimlerim ve çağrışımlarım eşliğinde anlatıyorum. Bir yere ait olamamanın, yönsüzlüğün, ama aynı zamanda yeniden başlama ihtimalinin iç içe geçtiği bu kavram üzerine birlikte düşünelim.
📌 Ben Feyza. Bana yazabilirsiniz:
Bahsi Geçenler:
Filmler:
Kitaplar:
Diğer:
#liminalmekanlar #liminal #türkçepodcast #kültürsanat