
Kişi ağırlık merkezini ideal benliğine kaydırınca yalnızca kendini üstün kılmaz ama aynı zamanda aktüel benliğine yanlış bir bakış açısıyla bakar. Görkemli benliği yalnızca peşinden koşulacak bir hayal olmaz; ayrıca kişinin aktüel varlığının ölçütü olur. Tanrısal mükemmelliğin bakış açısıyla bakıldığında aynada gördüğü varlık öylesine mahcup edici utanılası bir görüntü sergiler ki bu varlığı küçümsemekden başka çaresi olmaz. GURUR SİSTEMİ: GURUR + KENDİNDEN NEFRET ETME Kişi hep kendisiyle yaşamak zorundadır. Bazen karısını boşayabilse başka bir işe girebilse her şeyin daha iyi olacağını düşünür. Ancak ne yaparsa yapsın yanına kendini de almak zorundadır. Yaşamını iyi yağlanmış bir makine gibi sürdürse bile hala enerjiyle, zamanla güçle, dayanıklılıkla ilgili sınırlandırmalar olacaktır. Kişi bir blöfçü, bir sahtekar, bir ucube olduğu yolunda sıkıntı veren bir duyguya kapılabilir. Genellikle kişinin kendi gerçekliği, onu rahatsız eder. Hayalinde tanrılaşmış olan bu kişi toplumsal durumlarda beceriksizdir. -Birisinde iyi izlenim bırakmak isterken ya elleri titrer ya konuşurken kekeler, yüzü kızarır
-Hayalinde patronu ile adam gibi konuşurken yalnızca aptalca bir gülümseme sergiler-Bir tartışmayı hemen bitirecek olan parlak sözler ertesi gün aklına geliverir aklına Aktüel ampirik benlik ideal benliğin mecbur bıraktığı incitici yabancıya dönüşür ve ideal benlik ise bu yabancıya nefret ve hor görüyle düşmanlık besler, aktüel benlik ideal gururunun kurbanı olur. İki çatışma yükselir:1- Genişlemeci dürtüler-Kendini ortamdan silme dürtüleri arasında (yüzeydeki çatışma)2-Gurur sistemi- Gerçek benlik arasında (Asıl çatışma)Gerçek benlik, gurur, üstünlük mertebesine yükselirken ve geri plana itilmesine, bastırılmasına karşın hala potansiyel olarak güçlüdür ve her şeyin güllük gülistanlık olduğu koşullarda tümüyle etkinlik kazanabilir. Kendinden nefret etme, artık aktüel benliğin sınırlandırmalarından ve kusurlarından çok, gerçek benliğin ortaya çıkmakta olan yapıcı güçlerine yönlendirilmektedir.Temel içsel çatışma sağlıklıyla nevrotik yapıcı olanla, yıkıcı olan güçler arasındaki çatışmadır. (SAĞLIKLI ve NEVROTİK GÜÇLER). Kişi sınırlarına duyduğu nefreti benliğine (kendisine) duyduğu nefretten daha kolay fark eder. Aktüel benliğe yönelik nefret her zaman karışık bir olguyken gerçek benliğe yönelik nefret neredeyse saf haliyle görülebilir. Büyüyen AcılarBoyun eğeceğim kendi kendimin yıkıntısına,Ben ki iki kişiyim,Olabileceğim ve olduğumve sonunda yok edecek biri ötekini.Olacaktım zıplayan at gibi,Olduğum ise onun kuyruğuna prangalı Tıpkı bir çark, olduğum ise onun feleğiTıpkı bir öfke, parmakları dolanıyor kurbanının saçlarına vampir gibi tıpkı Oturup yüreğinin üstüne emiyor emiyorOlduğum olabileceğimin kuyruğuna zincirli,Christian Morgenstern Kusurlu olmanın suçlanması, kişinin kendisini özdeşleştirdiği tanrısal ölçütleri teyit etmektedir. Hastanın kendine duyduğu nefreti ortaya çıkardığımızda hasta bundan kurtulmaya çalışmak yerine, akla yakın bir biçimde yüksek ölçütlerin geçerliliğini ve kendine daha fazla hoşgörü göstermesi halinde savruk olma tehlikesinin olduğunu savunabilir. Ya da horgörüsünü hak ettiğini söyler. üçüncü etken benliğe yabancılaşmadır. Kişi kendisi için hiçbir şey hissetmez. Kişinin kendisiyle kavga ettiğinin farkına varmasının yapıcı bir davranışı başlatabilmesi için öncelikle acı çeken benlik için bir parça duygudaşlık olmalıdır. Kendilerine yönelik suçlamaların farkında olan nevrotikler bile ne bunların yoğunluğunun ne de yıkıcı doğasının farkındadırlar. Suçlamalarını üstün ahlaki duyarlılıkların bir kanıtı olarak görmeye eğilimlidirler. Geçerliliklerini sorgulamazlar. Kendilerini suçlu, değersiz kısıtlanmış, eziyete uğramış hissederler. Kısıtlanmış hissetmenin acısını çekmek yerine "cömert fedakar görev aşığı" olmaktan gurur duyarlar. Psikiyatr Gökhan ÖzPodcast müziği: Michael Kobrin - The Introvert