Fluent Fiction - Turkish:
Handmade Heart: A Tale of Love in the Osmanlı Bazaar Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-11-03-08-38-20-tr Story Transcript:
Tr: Küçük dükkânların ve dolup taşan tezgâhların arasında, Osmanlı çarşısının canlılığı her köşede hissediliyordu.
En: Among the small shops and overflowing stalls, the vibrancy of the Osmanlı bazaar could be felt at every corner.
Tr: Emir, azimli bir çırak, kalabalığa karışmış, dikkatlice etrafına bakıyordu.
En: Emir, a determined apprentice, was mingling with the crowd, carefully observing his surroundings.
Tr: Çeşit çeşit renkli kumaşlar, baharatların baş döndüren kokusu, tezgâhlardan yükselen satıcı sesleri... Her şey yerli yerinde ve büyüleyiciydi.
En: Various colorful fabrics, the dizzying scent of spices, the voices of vendors rising from the stalls... everything was in its place and enchanting.
Tr: Ama Emir’in aklında tek bir şey vardı: Selin.
En: But Emir had only one thing on his mind: Selin.
Tr: Selin, çarşının en tanınmış dükkânlarından birinin sahibi olan babasını sık sık ziyaret ederdi.
En: Selin often visited the shop owned by her father, one of the most renowned in the bazaar.
Tr: Emir, onu gördüğü her an kalbinde tuhaf bir sıcaklık hissederdi.
En: Every time Emir saw her, he felt a strange warmth in his heart.
Tr: Bugün de böyleydi.
En: Today was no different.
Tr: Onun için özel bir hediye seçmek istiyordu.
En: He wanted to choose a special gift for her.
Tr: Ancak bu, düşünüldüğü kadar kolay değildi.
En: However, this was not as easy as it seemed.
Tr: Emir’in bütçesi sınırlıydı ve Selin’e olan hislerini açık etmekten çekiniyordu.
En: Emir's budget was limited, and he was hesitant to reveal his feelings for Selin.
Tr: Kaan da vardı.
En: There was also Kaan.
Tr: Zengin ve Emir’e göre daha cesaretli bir rakip.
En: A wealthy and braver rival compared to Emir.
Tr: Kaan, Selin’e pahalı hediyeler alabiliyordu.
En: Kaan could afford to buy expensive gifts for Selin.
Tr: Emir, Kaan ile yarışmak istemiyordu; ama Selin’in dikkatini çekmenin bir yolunu bulmalıydı.
En: Emir did not want to compete with Kaan, but he needed to find a way to catch Selin's attention.
Tr: Sonunda Emir'in aklına bir fikir geldi.
En: Finally, a thought occurred to Emir.
Tr: Kendi elleriyle bir şey yapabileceğini düşündü.
En: He realized he could make something with his own hands.
Tr: Çok düşündü ve bir hafta boyunca çalıştı.
En: He pondered and worked for a week.
Tr: Parlak ipliklerle işlenmiş bir mendil yaptı.
En: He crafted a handkerchief embroidered with bright threads.
Tr: Her düğümünü, her ilmeğini, sevgiyle ve dikkatle işledi.
En: He crafted every knot, every stitch with love and care.
Tr: Çarşının festival günü geldiğinde, çarşı daha da kalabalıktı.
En: On the day of the bazaar's festival, it was even more crowded.
Tr: Emir, Selin’i büyük kalabalık içinde buldu.
En: Emir found Selin amidst the large crowd.
Tr: Ellerinde ter, kalbinde heyecanla ona yaklaştı.
En: With sweat on his hands and excitement in his heart, he approached her.
Tr: Selin, Emir'i görünce yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
En: When Selin saw Emir, a big smile appeared on her face.
Tr: “Merhaba Emir,” dedi Selin.
En: “Hello Emir,” said Selin.
Tr: Gülümseyişi Emir’in stresini biraz olsun hafifletti.
En: Her smile eased Emir's stress a little.
Tr: Emir tereddütle mendili uzattı.
En: Emir hesitantly...