Bazen hayat fark etmeden bir yarışa dönüşüyor. Herkes bir şeylere yetişiyor gibi, ben de geri kalmamak için koşuyorum. Bir hedef bitiyor, diğeri başlıyor. Ama günün sonunda kazanan kim, bilmiyorum. Çünkü bu yarışın ne bir çizgisi var ne de ödülü. Sadece yorgunluk kalıyor. Ve belki de en büyük özgürlük, bir gün durup kendi hızını seçebilmekte gizli.
Bazen bir kelime bütün hayatı değiştirebilir. Adı konmadan gelip geçen bir deneyim, bir etiketle birlikte kimliğe dönüşür. "Panik atak" dediğim an, o his artık sadece yaşanıp geçen bir şey olmaktan çıktı; zihnimde kalıcı bir mühüre dönüştü. Çocukken "çalışkan, sorumluluk sahibi" denirken, büyüdükçe "her şeyi başarır" beklentisine hapsoldum. Oysa etiketler bizi tanımlamaz, sadece geçici birer bakış açısıdır. Ve bazen en büyük hafiflik, adını koymadan yaşadığımız anlarda gizlidir.
Çocukken "düşersem kalkarım" diye düşündüğümüz şey, büyüdükçe "ya hiç kalkamazsam?" gibi ağır bir cümleye dönüşüyor. Oysa bilinmezlik, düşündüğümüz kadar ürkütücü değil; aslında sadece zamanla tanıdıklığa dönüşen bir süreç. İlk başta korkutan şeyler, içine girince sıradanlaşıyor. Yeni bir şehir, yeni bir yol, yeni bir karar… başta hep karanlık görünür ama birkaç adım sonra ışığa alışır gözümüz. Ve işte o zaman anlarız ki, korktuğumuz şey aslında sadece bilmediğimiz şeydir.