
Hayatımızdaki tekrarlı eylemlerin zamandan bağımsız bir şekilde ele alınmasının mümkün olmadığını ve çoğunlukla geçmişin yoğunluğunun geleceğe karşı öngörülen eylemler bütününü zedelediğini ele aldık.
Güdülerimizin ve üçüncü partisi olarak dinlediklerimizin melankolik ya da üzüntülü hallerimizde kaktüs gölgesi gibi koca bir çölü soğutmaya yetmeyecek bir çabayla sıradan yaşantımıza dahil olduğunu anlıyoruz, güneşten bıkmış bedenimizi ufak da olsa bir gölgeyle saklamaya çalışma ritüelini de her defasında tekrar tekrar deneyimliyoruz.
Hal böyleyken geçmişten kurtuluş sadece şimdi ve gelecek ile mümkün olmuyor, sanki bir şeylerin biraz öncesi ve biraz sonrasıyla zamanın keskin üç şövalyesi ile aynı anda savaşıyoruz; geçmiş, şimdi ve gelecek…