
Bazen birini dinlerken gerçekten mi dinliyoruz, yoksa zihnimiz sıradaki cümlemiz için ganimet mi arıyor? Konuşmak, gerçekten anlaşılmak mı demek, yoksa sadece içimizdeki ukdeleri dökmek için bir bahane mi? Bu bölümde, hayatın anlamını büyük deneyimlerin peşinde arayanlarla, küçük varoluşlara tutunanlar olarak yeniden aynı masaya oturduk.
Acaba diyerek duraksadığımız, keşke diyerek tanımlayamadığımız şeyleri, acaba bu sefer fark edebilecek miyiz? Başlıyoruz.